Kelepçenin karasında bir ak güvercin Hasan Hüseyin | Hilmi Toy
Sahi kimdir Hasan Hüseyin diye sorsak kendimize, bize kendisi yanıt verir şiirleriyle.
“Ben işçi çocuğuyum
evladım
demiryolu atölyesi işçilerinden emekli Şükrü’nün oğluyum.
Ekmekle doydu karnım,
ekmekle avutuldum,
ekmekle korkutuldum.
Sen sofraya havyar da koysan,
kuzu kızartması da
önce ekmeğe varır elim.
Çilemin adı benim ekmek kavgası.
Hiçbir şey istemedim şu dünyadan kendim için
ne köşk, ne araba, ne para
tükürmüşsem içine senin tapındığın o sıfatların,
satıyorsam emeğimi yok pahasına,
ben işçi çocuğuyum evladım
benim davam başka dava”.
Davası ekmek davası olanların şairlerinden Hasan Hüseyin… Bereketli şiirler
ekti dünyamızın uçsuz bucaksız emekçi insanlık deryasından ovasına. Sözcük
sözcük, hece hece, gece gündüz demeden harman eyledi. Güzelleşsin dünyamız,
kurtulsun işçiler emekçiler sömürü dünyasında kara mı kara düzenden diyerek.
Kızılırmak boylarından da seslendi, zongul zongul zonguldayarak yüreği
Zonguldak maden ocaklarından da şiirleriyle. Filizkıran fırtınasında da yazdı,
Koçero destanını da dağlarından memleketin. Ak güvercin eyledi ellerindeki
kelepçeyi. Köşkü sarayı itip elinin tersiyle, köşkte sarayda yaşamaya özenmeden
yaşam yolunda hayat kavgasında yol eyledi, yel eyledi, sel eyledi de dağı taşı
düz eyledi şiirleriyle.
Hasan Hüseyin KORKMAZGİL 4 Mart 1927 yılında Sivas’ın Gürün ilçesinde
doğmuştur. Adana Erkek Lisesi’ni 1948’de, Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’nü
1950’de bitirmiş. Öğretmenliğe Göksun’da başlamış. İşçi sınıfının, emekçilerin
dertlerine derman arayışında şiirler, öyküler yazarak yaşam mücadelesi verirken
siyasi duyarlılık göstermesi, taraf olması nedeniyle öğretmenlikten atılmış,
tutuklanmış, hükümler giyip hapisler yatmıştır çağdaşları gibi.
1955-1960 yılları arasında Gürün ve Sivas’ta arzuhalcilik, tabela ve portre
ressamlığı, inşaat işçiliği de yapmıştır. 1960’da İstanbul’a, sonra Ankara’ya
yerleşmiş, ilk kurulan Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyesi olarak çalışmalara
katılmış. Bu arada Akis dergisinde çalışmış, bir süre de Forum dergisinin sanat
sayfalarını yönetmiştir. 1964 yılında şiirlerinin tutkunu öğretmen, “Öfkemi bir
tabanca gibi denediğim gecele sende”
dediği Azime Kokmazgil ile evlenmiş. “Türküleri Yakanlar, Öykünün Başlangıcı,
Gök Mavisi Bir Türkü” kitaplarının yazarı Azime Korkmazgil bir söyleşisinde
Hasan Hüseyin ile yaşamlarını anlakırken “Bir ben sevdi bir de şiiri… İşte
öyle yaşadık” diyor. (1968-1970). Kızılırmak kitabı nedeniyle hakkında 142.
maddeden dava açılmış, yargılanmış, mahkeme sonunda aklanmıştır.
Lise yıllarında şiir yazmaya başlayan Hasan Hüseyin’in ilk şiiri 1959’da Dost
dergisinde çıkmış. Türkiye İşçi sınıfının tarihinde dönüm noktası olan Kavel
işçilerinin grev ve direniş destanı da olan 1963 yılında yazdığı Kavel şiir
kitabı ile 1964 yılında Yeditepe Şiir Armağanı’nı, 1971 yılında yazdığı
Kızılkuğu ile TRT’nin 1970 Sanat Başarı Ödülü’nü, 1981 yılında yazdığı
Filizkıran Fırtınası ile 1981 Ömer Faruk Toprak Şiir Ödülü’nü ve Nevzat Üstün
Şiir Ödülü’nü almıştır.
“Ben ki yalınayak bastım kızgın dişlerine açlığın
iri bir çizme gibi balkanlar’a basarken faşizm
dağlarda silah atmayı sevdim.
Ben ki silah taşıdım gizli gizli
dünyanın bütün devrimlerine.
Boşuna dönmüyor bu rotatifler
boşuna bağırmıyor bu kara
boşuna dinlemiyor bu korku kapımızı
anamın aksütü gibi biliyorum ki
doyumsuz günlere doğacak Temmuz
doyumsuz günler görecek.
Hani şu hep andıkça sızlatan yüreğimizi
hani şu hep dalıp dalıp gittiğimiz andıkça
beklediğimiz beklediğimiz beklediğimiz
ve tam görecekken göçüp gittiğimiz günler gibi günler
ama mutlaka.” der durduğu yeri, tarafını, kısacası kendini tanımlarken
şair. Bu dünyada, bu dünyanın uçsuz bucaksız topraklarında işçi sınıfının ve
ezilen halkların bütün direnişlerini, mücadelelerini, devrimlerini “Ben ki
silah taşıdım gizli gizli / dünyanın bütün devrimlerine…” diyerek sahiplenir,
savunur. “Temmuz” bir simgedir şiirinde. Hatta simgenin de ötesinde doğacak
oğlunun, doğan oğlunun adıdır Temmuz. Doğacak çocukların doğacakları, yaşayıp
görecekleri günlere yazar şiirini, onlar için yazar.
Üretken, üretken olduğu kadar duyarlı bir şairdir Hasan Hüseyin. “Kavel,
Acıyı Bal Eyledik, Filizkıran Fırtınası, Haziranda Ölmek Zor, Kelepçenin
Karasında, Ağlasun Ayşafağı, Kandan Kına Yakılmaz,” bazı şiir kitapları.
Çoğumuz bilmeyiz belki, “Aşıcı Baba, Eşeğin Gözyaşları, Öhhööö!, Ressamın
Bıldırcınları, Ormanın Öcü” gibi öykü kitapları da var şairin.
Toplumcu gerçekçi bir şairdir Hasan Hüseyin, eksiği gediğiyle, doğrusu
yanlışıyla devrimci bir şairdir. “Şiir nedir, ne yapar insan için?” diye
soranlara yanıtı devrimcidir. Yanıtını yine şiirle okuyup öğreniyoruz.
“biliyorum
matarada su
torbada ekmek
ve kemerde kurşun değil şiir,
ama yine de
matarasında suyu
torbasında ekmeği
ve kemerinde kurşunu kalmamışları
ayakta tutabilir” demekte.
Bizim ne ifade ediyor Hasan Hüseyin, bizim için nedir?
“… sel oluban akıp
geldim kuru dağlardan
karıştım deryalara
gölünüzde balığım ben
dalınızda elmayım
gönlünüzde sevdayım ben
dilinizde merhaba
bana ölüm ne yazar!” diyor bizim için işte Hasan Hüseyin Korkmazgil.
26 Şubat 1984 tarihinde onun deyimiyle “Bir yanımız yaprak döker, / bir yanımız bahar bahçe” derken ayrıldı aramızdan ama şiirleriyle hep bizimle. Şiirlerle yaşayacak Hasan Hüseyin, şiirleriyle yaşayacak… “Şubat’ı yazmalıyım…” diye dövünüp dururken kafamın içinde Hasan Hüseyin’i yazdım işte. Şubat’a bir not oldu yazmak için. Şubat’a bir gönderme gidenlerimizin ardından, anılarına büyük saygı, şiirli bir saygı.
Hilmi Toy – 28.02.2024